Doğumu

Abdullah Babanın Doğumu
Doğumu

Mahmut Efendi ve Feride annemizin bu çocukları arasında Abdullah Baba’nın her yönden farklılığı daha doğumundan itibaren kendini göstermeye başlar. Öyle ki dünyaya gelişinden itibaren altı ay kadar bir süre, sürekli, ağlar. Henüz altı aylık bir çocuğun sürekli ağlamasından korkarak doktora götürürler. Doktorlar da bir çare bulamaz. Zira çocukta en ufak bir rahatsızlık, vücudunda bir hastalık yoktur. Dünyalar güzeli nur yumağı, sabi bir yavru acaba neden bu şekilde ağlıyor?... Bu olaydan birkaç gün sonra bir meczup zât evlerinin kapısını çalar:

─ Siz bu çocuğun neden ağladığını biliyor musunuz? diye sorar

Onlar da bilmediklerini ve bundan dolayı çok üzüldüklerini, doktorların dahi bir çare bulamadığını ifade ederler.

O Meczup zât onlara şu cevabı verir;

─ Sizin evladınız hak katında pek kıymetli bir kişi olacak! Bu sabi yavrunun ağlaması ümmeti Muhammed içindir! Siz onu anlayamazsınız! Eğer ağlamasının kesilmesini istiyorsanız; bu çocuğu kabristana götürün, ağlaması kesilir.

Anne ve babası biraz şaşırır fakat başka bir çare kalmadığı için kabristana götürürler. Nihayetinde o meczup zâtın söylediği gibi olur ve ağlaması kesilir.

Yine Abdullah Baba (ks), henüz sekiz aylık iken ağır şekilde ateşlenip, hastalanmıştır. O dönemde şimdi ki gibi doktor bulmak kolay olmadığı için, kendisini orada tanınmış takva sahibi, âlim bir hoca Efendiye götürürler. Hoca Efendi çocuğu görünce anne ve babasına:

─ Bu çocuğu iyi muhafaza edin. Herkese pek göstermeyin. Nazar değebilir. Zira bu çocuk ileride çok maneviyatlı bir kimse olacak. Hatta kendisi vefat edeceği zamanı önceden söyleyecek, der.

Bu yaşanan hadiseden sonra annesi, oğlunun incinmesine ve üzülmesine sebebiyet verecek durumlara karşı daha dikkat eder olmuştur.

Yine bir gün Muhterem valideleri Feride Hanım rüyasında geniş bir yol görür. Bu gördüğü yolun sonu Mekke’ye çıkar. Yolun sağına ve soluna fidanlar dikerek o yolda yürürken, vakit ikindiyi geçmiş akşama yaklaşmıştır. Kendi kendine şöyle düşünür;

“Şimdi, yanıma Ahmet’i çağırsam o çalışıyordur. Âdem’i çağırsam onun da yaşı daha çok küçük, bana yardımı olmaz. En iyisi Abdullah’ı yanıma çağırayım da fidanları o diksin” der ve Abdullah Baba, annesinin elinden fidanları alır, yolun sağına ve soluna dikerek Mekke’ye doğru ilerler. Gördüğü bu rüyadan çok etkilenir. Üstadı Çekiçlerli Ahmet Efendiye bu rüyayı anlatır.

O zât Feride Hanıma,

─ Evladım! Rüyan; oğlun Abdullah’ın ileride, insanları irşat eden, insanları hak yola çağıran büyük bir zât olacağına işaret ediyor. Allah mübarek etsin, der.

Ve Feride Hanım’ın bundan sonra oğlu Abdullah’a ilgi ve alakası daha da artmış, hem de ona bir zarar gelmesinden, nazar değmesinden çekinir hale gelmiştir.Allah-ü Teâlâ Hz.lerinin iki çeşit evliyası vardır.

Biri; Allah-ü Teâlâ’yı seven evliyadır. Bu zâtlar belli bir yaşa kadar bir takım hatalar, günahlar işlerler ve daha sonra yaptıklarına nedamet duyarak tövbe ederler. Nefsi ile çetin mücadelelere girerek Allah’a dostluk kapısını açarlar. Tasavvuf yolunda büyük hizmetleri olan Bişri Hafi Hz.leri, Habib-i Acemi Hz.leri gibi, mübarek zâtlar bu zümredendir.Diğer bir evliya zümresi ise Allah’ın sevdikleridir.

Bu zâtlar ise daha doğduklarından itibaren ilahi muhafaza altındadır. Günah-ı kebairden uzak, yalnız Allah-ü Teâlâ Hz.lerine layık bir kul olabilme mücadelesine çocukluğundan itibaren başlayan kimselerdir. Böylesi zâtların çocukluk dönemlerinde pek çok harikuladelikler zuhur eder. Cenab-ı Hak, o kulunu, insanlara irşad için gönderdiğini daha küçük yaşlarda insanların kalbine ilham eder.

Pirimiz Abdülkadir Geylani Hz.leri, Pirimiz Mevlana Celaleddin-i Rumi Hz.leri ve daha nice evliya-ı kiram bu zümredendir.

Üstadımız Abdullah Baba (ks) Hz.leri Allah’ın sevdikleri zümresine dâhil olan örnek bir şahsiyettir. Ve ileride insanları irşad ve terbiye edeceği, o dönemde ki Allah Dostu zâtlar tarafından, müşahede edilmiş ve haber verilmiştir. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, Allah-u Teâlâ Hazretlerinin bazı dostları daha çocuk yaşta olmalarına rağmen, her hal ve hareketlerini Hakkın rızasına uygun yaşamaya çalışmışlar, asla Allah’ın (cc) razı olmadığı amelleri işlememişlerdir.

Cenab-ı Zülcelal Hazretleri, peygamberlerine ihsan etmiş olduğu güzelliklerin bir benzerini onların varisi olan Mürşid-i Kamil zâtlara da bahşetmiştir.

Allah-u Teâlâ Hz.leri Kur’an- Kerim’de şöyle buyurmuştur;

“Daha çocukken, O’na hikmet katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik” (Meryem /12,13) buyurmaktadır.

Allah-u Teâlâ Hazretlerinin her dönemde kullarını irşat için böyle seçilmiş zâtları bulunmaktadır.

Abdullah Gürbüz (ks) Hazretlerinin de, daha çocuk yaşlarda iken, pek çok harikulade halleri ve rüyaları cereyan etmiş. Allah-u Teâlâ Hazretlerine kul olmanın en büyük saadet olduğunu anlamış ve o yaşlarda, Allah-u Teâlâ

Hazretlerine kul olmanın mücadelesini vermiş, bunun yanında da elinden geldiği kadar insanlara yardımcı olmaya çalışmıştır.