Kurban Bayramı

Abdullah Baba

TESLİM OLUŞ

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile

Allah'ın Rahmeti, Bereketi, İnayeti, İnamı ve İhsanı; iman edip hayır amel işleyenlerin üzerine olsun.

Kainati ve içindekilerini yok tan var eden Allah' tır.Hiç bir şey yok ken Allah vardı.Allah zaman ve mekandan münezzehtir, zamanı ve mekanı da yaratan O' dur.Her şey O' nun dilemesi ile olmuştur.Allah' ın yarattıklarına ihtiyacı yoktur.Yarattıklarının hepsi O' na muhtaçtır.Allah her şeyi bir nizam ve ölçü içerisinde bir gaye üzerine yaratmıştır.Şöyle bir etrafına baktığın zaman hiç bir şeyi gayesiz ve nizamsız göremezsin.Dünyayı insanlar için bir durak kılmıştır.İnsanların yaradılış gayesi Allah' a kul olmaktır.Kul olmak ise O' na kayıtsız şartsız teslim olmakla olur.Allah' a teslimiyet ise Hz.İbrahim ve oğlu İsmail ' in teslimiyeti gibi olmalı.

Târih, Peygamber Efendimiz'in cedd-i âlîsi, Kabe-i Muazzama’nın bânisi, Hz. İbrâhim’in devriydi. Nemrud’un ateşinden kurtulmuş olan Hz. İbrâhim, insanlığı, Allah’a kul olmaya dâvet ediyordu. Bu uğurda canını ve malını hiçe sayma fedâkârlığını gösteren Hz. İbrâhim, Allah tarafından yeni bir imtihana çekilecekti.

Aradan seneler geçmesine rağmen, evlâdı olmamıştı. Evlat arzusu içinde olduğu bir sırada, melekler Hz. Allaha;

‘Yarabbi Halilin İbrahimin kendisi var malı var hanımı var bu kadar meşkuliyyetin içinde sana nasıl halil oldu?’ diye sorar.Cenabı Hak´da:

“ Ben kulumun suretine ve malına bakmam kalbine ve ameline bakarım. Benim halilimin kalbinde benden başkasının sevgisi yoktur buyurdu .İsterseniz gidiniz imtihan ediniz.”

Cebrail (A.s.) insan suretinde geldi, o zaman İbrahim (A.s.)' ın 12 bin çoban ve av köpeği vardı hepsinin boynundaki tasmalar altın ve gümüşdendi. Artık ne kadar sürüsünün olduğunu siz düşününüz. İbrahim (A.s.) Şöyle yüksek bir yere çıkmış koyunlarını gözetliyordu.Cebrail (A.s.) selam verdi. İbrahim (A.s.) selamı aldıkdan sonra Cebrail (A.s.)

-“Bunlar kimin?” diye sordu. İbrahim (A.s).
-“Hazreti Allah’ındır amma benim elimde emanettir” dedi.Cebrail (A.s) :
-“Bunlardan bir tane bana verirmisin?” dedi.
İbrahim (A.s.):
-“Hz Allah’ ı bir defa zikir et üçde birini al buyurdu.” Melek:
-(Subbuhun guddusun Rabbuna ve Rabbul melaiketi verruhu)diye zikir etti. Üçde birini aldı,
İbrahim (A.s):
-“Bir daha zikir et üçde birinide al” dedi Melek tekrar zikir etti geri kalan üçde birinide aldı .
İbrahim (A.s.) :
-“Bir daha zikir et hepsini al” buyurdu. Melek bir daha zikir etti hepsini aldı.
İbrahim (A.s.)
-“Bir daha zikir et bende senin kölen olayım” buyurdu.

Cenabı hak:
‘Ey Cebrail Halilimi nasıl buldun’ dedi.

Cebrail (A.s):
‘Yarabbi ne güzel kul ne güzel halil imiş’ dedi.

İbrahim (A.s.) çobanları çağırdı ‘sürüyü bu misafirin arkasından sürünüz artık bu mal benim değil sizler dahil hepiniz bunun malısınız’ buyurunca Cebrail (A.s.) kendisinin melek oldugunu açığa çıkardı ‘Ben meleğim bana lazım değil imtihan için geldim’ dedi.
İbrahim (A.s.) ‘Ben Hz. Allah' ın haliliyim verdiğim malı geri almam’; deyince Cenabı hak vahy ederek:
– ‘Ya İbrahim onları al, Allah yolunda infak yap ve vakıf eyle dedi ve İbrahim (A.s).da hepsini vakfetti.

Hz. İbrâhim’in yanına gelerek sorarlar: “Yâ İbrâhîm! Hz. Allah sana bu kadar nimetler ihsan etmişken, sen bu nimetleri Hz.Allah yolunda hiç düşünmeden harcıyorsun. Kalbine hiç bir şey gelmiyormu?’ diye sormaları üzerine verdiği Cevap düşündürücüdür:

-“Değil malımı fedâ etmek, bana sâlih bir evlat verse, onu bile yolunda fedâ edebilirim.” İşte bu söz kayda geçmiş idi.

Evladı olmayan İbrahim (A.s.) O günlerde ‘Ey Rabbim bana salihlerden olacak bir evlad ihsan eyle’ diye dua ediyordu. İşte o sırada aşağıdaki ayeti celilede ifade edildiği gibi melekler gelerek evlad müjdesini verdi.Cenabı hak bu hususu şöyle haber veriyor.

بسم اللَهِ الرحمن الرحيم

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْراَهِيمَ إِذْ دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُون

قَالُواْ لاَ تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلامٍ عَلِيمٍ قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ

قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ

Meali: Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver. Hani misafirler İbrahim’in yanına girmiş ve “Selâm” demişlerdi. O da, “Gerçekten biz sizden korkuyoruz” demişti. Onlar, “Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler. İbrahim, “Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeliyorsunuz?” dedi. “Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma” dediler. Dedi ki: “Rabbinin rahmetinden, sapıtanlardan başka kim ümit keser?”(Süre-i Hicir Ayet 51-56)

Aradan uzun yıllar geçmiş, Cenâb-ı Hak Hz. İbrâhim’e sâlih bir evlat ihsan etmişti.
Adı İsmâil’di.
Fakat aradan uzun seneler geçtiğinden Hz. İbrahim daha önce kendisine gelen meleklere konuştuğu sözü (Hz Allah için oğlumu bile kurban ederim )zaman içinde unutmuştu.

Hz. İsmâil en sevimli olduğu bir çağa gelmişti.Hac erkanını tamamlayıp ayrıldıkdan sonra terviye günü yani arafe gününden bir gün evvel bir rü´ya gördü. Hz. İbrâhim, yattığı yataktan,
-“Nezrini yerine getir, Yâ İbrâhim!” nidâsıyla, kalktı. Bu rüyâ acaba Allah ’tan mıydı? Nezri neydi, onu uzun uzun düşündü.
İşte bu tereddüdden dolayı bu güne “terviye” günü denildi.

Ertesi gece, aynı rüyâyı, yeniden gördü. Artık Hz. İbrâhim anladı ve bildi ki, bu rüyâ
Hz.Allah’ tandır. Bildiği için bu güne “Arefe” ismi verildi.

Fakat nezri neydi, onu hatırlayamadı. Bayram akşamı da aynı rüyâyı görünce, nezrini hatırladı. Oğlunu kurban ettiğinin tatbikatını gördü ve bu günede “kurban” günü dendi.
(Şir’atül İslam S 219)

Artık Hz. Allah’ ın emrini yerine getirmesi lâzımdı. Bayram sabahı olunca, Hacer vâlidemizi çağırdı. Oğlu Hz. İsmâil’i hazırlamasını söyledi. Hacer vâlidemiz, Hz. İsmâil’i giydirip, süsledi. Baba oğul, beraberce Minâ istikâmetine doğru yola koyuldular. Fakat nereye gidildiğini, ne evlat ne de annesi biliyordu.

Şeytan bu duruma hayrette kalıp böyle imtihanda hiç görmedim.İbrahim (A.s) bu işide yaparsa ve ben böyle meselede onları caydıramazsam bir daha ebediyyen onlara te´sir edemem ve üzüntümden helak olurum demişti. (Şir’atül İslam S 222.)

Hz. İbrâhim’in önüne çıkarak: Yâ İbrâhîm! Böyle bir evlâdı nasıl kesersin? Hiç baba evlâdını kesebilir mi? Hz. İbrâhim, şeytanın sözüne kulak bile vermedi, hiç tereddüt etmeyerek, yerden aldığı taşla şeytânı defetti.

Şeytan durmuyordu. Bu sefer Hâcer vâlidemizin yanına gelerek, onu kandırmaya çalıştı. Fakat Hâcer vâlidemiz verdiği cevabla, teslimiyetin zirvesine varıyordu: “Eğer Allah’ tan böyle bir emir gelmişse, ben de bir anne olarak, bu emre teslim olup, boynumu büküyorum.” Çünkü o bir peygamberdir peygamber yanlış yapmaz dedi, yerden aldığı taşla şeytânı defetti.

Şeytan vazgeçmiyordu. Bu defa Hz. İsmâil’in yanına gelip: “Baban seni nereye götürüyor, biliyor musun? Kesmeye götürüyor, kesmeye.” diyerek onu korkutmağa çalıştı.

Hz. İsmâil de, annesinden geri kalmayarak: O benim babamdır. O bir Peygamberdir. Eğer bu emri Allah’ tan almışsa, emri muhakkak yerine getirmesi lâzımdır.” cevâbını verdi ve şeytanı taşladı.

İbrahim (A.s) kendine ve evladina vesvese veren Şeytanı Mina mevkiinde taşladığından dolayı aynı mahalde şeytan taşlamak bir sünnet olarak devam etmiş ve ahir zaman peygamberinin şeriatında da yer almıştır.

Sonunda baba oğul işâret olunan yere kadar geldiler. Fakat Hz. İbrâhîm, oğluna nasıl söyleyecekti. Bütün mesele buradaydı. Sonunda:
-“Ey benim yavrucuğum. Ben, seni, rüyâmda, kesiyor görüyorum. Sen benim bu rüyâma bir bak, ne söylersin.” Hz. İsmâil kıyâmete, kadar gelecek insanlığa ibret olacak şu sözleri söyledi:
“Ey babacığım. Sana Allah' tan ne emr olunmuşsa, onu derhal yerine getir. İnşâAllah beni sabredenlerden bulacaksın.”

Artık baba oğul Allah’ ın hükmünü yerine getirmeye hazırlanmıştı. Bu esnâda Hz. İsmâil:
– “Babacığım, birkaç ricâm var. Yerine getirmeni istiyorum. Babacığım ellerimi bağla belki sana eziyet ederim. Yüzümü yere çevir belki yüzüme bakarsında merhamet edersin.
Gömleğimi anneme götür beni hatırlasın. Anneme selâm söyle. Allah' ın emrine sabır etsin. Beni nasıl kesdiğini ve ellerimi bağladığını söyleme. Ellerinden öptüğümü ilet. Küçük çocukların arasına girmesin. Olur ki, onlara bakıp, beni hatırlar da, Allah’a isyan edebilir.

Hz. İbrâhim oğlunun isteklerini yerine getirdi. Biraz sonra Hz. İsmâil tekrar:
– “Ey babacığım, ellerimi ve ayaklarımı çöz. Beni Allah görüyor, melekleri görüyor. Ne isyankâr çocukmuş, babası, bağlamak zorunda kaldı, demesinler.” dedi.

Artık baba oğul, Allah’ ın hükmüne tam teslim olunca, Hz. İbrâhim, Hz. İsmâil’i, şakağı üzerine yatırdı. Boğazına bıçağı koydu, çok şiddetli bir şekilde bıçağı boğazına sürdü. Bu esnâda yerde gökte ne kadar melek varsa secdeye kapanmış:
– “Allah’ım! Koru İsmâil’ini, Affet İsmâil’ini” diye yalvarıyordu. Hz.Allah da meleklerine
-(Unzuru ila abdi keyfe yemürrüssikkin alal halki veledihi liecli rizai ve entüm gultüm Etec´alü fiha men yüfsidü fiha ve yesfiküddimae)
Meali ‘Ey meleklerim benim kulum İbrahime bakınız benim rızam için oğlunun boğazına bıçağı nasıl sürüyor. Halbuki siz Adem (A.s.)'i yaratacağım zaman yer yüzünde kan dökecek yeryüzünü ifsad edecek birisinimi yaratacaksınız demiştinizde bende size benim bildiklerimi siz bilmezsiniz demiştim’ buyurdu.
(Mev’izei Hasene Kurban bahsi S 186)

KESMEYEN BIÇAK

İbrahim (A.s.) bıçağı İsmail'(A.s.) in boğazına sürünce bıçak kesmedi de İsmail (A.s)
-‘Ey babacığım benim korktuğum başıma geldi. Evlad sevgisinden dolayı elinin kuvveti kesildi ve beni kesmeye gücün yetmedi’ dedi. İbrahim (A.s.) gadablandı ve bıçağı yandaki taşa vurduda taş ikiye ayrıldı. Dediki ‘Ey bıçak taşı kesiyorsunda eti neden kesmiyorsun.’ Bıçak Hz. Allah' ın kudreti ile konuşmaya başladı ‘Ya İbrahim sen kes diyorsun amma Hz.Allah kesme diyor hanginize itaat edecegim. Yoksa kesibte Rabbime itaatsizlikmi yapayım’ dedi.

Baba oğul huşu içinde kalmışlardı.Yere bakıyorlardı…Hz İbrahimin kulağında bir ses:

-“Allahü Ekber Allahü Ekber”

Hz İbrahim titreyerek sesin geldiği sağ tarafa baktı, Hz Cibril bir koç ile geliyor.

Hz İbrahim:

-“La İlahe illallahü vallahü ekber” diyerek Hz Cibrile mukabale etti.

Hz Cibril koçu baba-oğulun yanına kadar getirdi.Nurlu çocuk gözyaşları içinde:

-“Allahü ekber ve lilllahil hamd diyerek ,Allaha hamd etti.

Cebrail (A.s.) koçu Hz İbrahim' e vererek:

-“Bu koç size Rabbinizin hediyesi,Hz İsmail' in yerine bu koçu kurban etmenizi Cenab-ı Hak emretti.”

Baba oğul beraberce secde ederek Hz Allah’a hamd ettiler.

Cebrail (A.s.), Hz İbrahim’e :

- Haydi koçu oğlunun yerine kurban et,Rabbin böyle emrediyor , dedi.

Tam bu esnada Hıtab- ı İzzet vaki oluyor:

-” Ya ibrahim,benim uğruma kurban edilmeğe razı olan oğlun ismail' e söyle, şu anda benden ne dilerse dilesin!”

Nurlu çocuk,ellerini kaldırarak:
-” Ya Rabbim, senin varlığına ve birliğine iman eden her mümin, günahı ne olursa olsun, bu imanla sana gelirse sen onu affet!”

İlahi cevap:

-“Kabul ettim!”

Hz ALLAH halifesinin samimiyetini ve teslimiyetini meleklere göstermek için kulu İbrahim' in oğlu İsmail' i kurban etme hadisesini zuhur ettirmiştir. Sonunda onlarda bu imtihanı başarı ile verdikleri anda Adem (A.s.)'ın oğlu Habil'in kestiği koç kurbanını göndererek koç kurban edilmiştir.

"Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na (sâdece) sizin takvânız ulaşacaktır. İşte böylece onları sizin istifâdenize verdi ki, sizi hidâyete erdirdiği için (tekbir getirerek) Allah'ı çokça yüceltesiniz! (Ey Resûlüm!) Artık o iyilik edenleri müjdele!" ( Hac Sûresi 37. Ayet )

Ya Rab! Sana Hz İsmail’in tevekkülü ile boyun büküyoruz, bizi ve soyumuzu hakiki kul olarak yaşat!…

Ya Rab! Sana Hz İbrahim' in şefkatiyle geliyoruz, gelmemize engel olan şeyleri göster ki onları Kurban edelim!…

Ya Rab! Sana Hz Muhammed (s.a.v);in kulluğu ve aşkıyla geliyoruz, ubudiyyetimizi miracın sırrıyla taçlandırmanı niyaz ediyoruz.…